Kontrolsüz gelişmeyi önleme, kaynakları verimli kullanma, büyümeyle birlikte kalkınma, doğal ve tarihi çevreyi koruma ana hedefleriyle 25 yıldan beri gündemde olan Ülkesel Fizik Plan hazır. Yaklaşık 4 yılda hazırlanan, tartışma ve katılım süreçleriyle tasarı haline gelen binlerce sayfalık Plan, Bakanlar Kurulu’nda onay bekliyor.
İnşaattan tarıma, eğitimden tarihi eserlere, turizmden elektrik ve suya tüm sektörleri kapsayan Plan, anayasa niteliğinde. Proje Yöneticisi Layık Topcan Mesutoğlu’nun ifadesiyle “Yol haritası, kılavuz… Tüm sektörlere ortak vizyon.”
Uygulama için bir dizi plan, program, yasa ve tüzük gerekiyor. Plan’ın ekinde onlarca maddeden oluşan eylem planına göre, uygulamada aslolan niyet ve kararlılık. 2026’ya kadar 12 yıllık dönemi kapsayan eylem planının öngörülen bütçesi toplam 7.5 milyon TL. Bunun yıllık karşılığı ise yaklaşık 600 bin TL.
Geç kalınmadı mı peki?
Planlama makamı Şehir Planlama Dairesi Müdürü Ertan Öztek, “Hayır” diyor, “Tam zamanı”. Çünkü daha da geç kalınırsa ekonomik gelişme devam edecek ama çarpık bir şekilde. “Oysa gelişme ile birlikte büyümedir aslolan ve bu konuda ülkede potansiyel çok” diyor Öztek.
GENÇ EKİP
Yaklaşık 4 yıldan beri yoğun mesai yapan, tüm sektörlerden verileri toparlayarak birleştiren, analiz eden, harita ve istatistikler oluşturan, AB Destek Ofisi’nin katkısıyla uzman desteği alarak çalışan şehir plancısı, mühendis, mimar ve teknisyenlerden oluşan genç ekiple birlikte soruları yanıtlayan Şehir Planlama Dairesi Müdürü Ertan Öztek ve Müdür Muavini, Proje Yöneticisi Layık Topcan Mesutoğlu, bugünkü yapının devamı halinde çarpıklığın/dengesizliğin artacağını anlattılar.
Sadece özeti 100 sayfadan fazla, bütünü ekleri ve haritalarla birlikte binlerce sayfadan oluşan tasarı halindeki Plan’da yer alan veriler de; varolan potansiyeli, buna karşın dengesiz dağılımı ve çarpıklığı doğrular nitelikte.
ÜLKENİN SADECE YÜZDE 5’İ AMA…
Geçmişten bugüne, bugünün devamı halinde yaşanacaklara ve önlem alınması halinde oluşacak duruma dair veriler ve haritalarla desteklenen projeksiyonlar içeren Plan’dan derlediğimiz bilgilere göre, en önemli veri, gerek nüfus gerekse yapılaşmadaki artışın, algının aksine düşük olduğu. Düşük ama dengeli değil, bölgesel yığılma standartların çok üstünde. Gerek nüfus, gerek yapılaşma artışı 3 büyük kentte yoğunlaşmış, özellikle Girne ve Lefkoşa’da.
KKTC’nin toplam alanı kapalı Maraş dahil 3242 km2. Yapılaşmış alan ise sadece 150 km2. Uydu görüntülerinden 2010’da alınan bu yapılaşmış alana binalar yanında yollar, arsalar da dahil. Yani ülkenin sadece yüzde 5’i, hatta yüzde 4.7’si yapılaşmış durumda.
Ancak bu potansiyele rağmen, denge yok. Çarpıklık bölgesel verilerde ortaya çıkıyor. Örneğin; yapılaşmış alanın yüzde 65’i 3 büyük kentte.
Lefkoşa, Mağusa ve Girne’de. Sadece Lefkoşa ve Girne’nin payına düşen de yüzde 45. Sadece Girne’nin payına düşen ise yüzde 22.
Güzelyurt ise nüfusta olduğu gibi yapılaşmada da kan kaybediyor.
2006’da 88 gibi düşük orandaki yoğunluk, 2011’de daha da azalarak 78 olarak kayıtlara geçmiş. Kayda değer yapılaşma yok yani…
NÜFUS YOĞUNLUĞU DA 3, HATTA 2 KENTTE
3 büyük kentteki yoğunlaşmanın bir diğer verisi de km2’ye düşen nüfus yoğunluğu. Örneğin Girne’de 2006’da bu oran 182 iken, 2011’de 251 olmuş. Aynı rakamlar Mağusa için 217-248, Lefkoşa’da 232-244.
Verilere göre, 1978-1996 arası ülkede nüfus artış hızı yüzde 1.40, 1996-2006 arası yüzde 3.8, 2006-2011 arası ise yüzde 2.18… 2006-2011 arasında çeşitli nedenlerle ortalama artış hızı yüzde 2.8 oranında düştü.
Ancak Lefkoşa ve Girne’nin nüfus artış hızı, ülke ortalamasının üstünde. Nüfus artışında KKTC ortalaması yüzde 2-3 olmasına karşın bu oran Girne’de 4.7, Alsancak’ta 4.5, Çatalköy’de ise 6’nın üzerinde. Yani yüz kişiye her yıl 6 kişi daha ekleniyor. Mağusa yüzde 2.55 ile KKTC ortalamasına yakın, İskele 2.28 ile ortalamanın altında. Güzelyurt ise eksi 0.5 oranındaki nüfus artışıyla bu konuda da kan kaybediyor,
Toplam nüfusun yüzde 29’u Alayköy’den Haspolat’a kadar Lefkoşa bölgesinde.
Genel verilere bakıldığında nüfusun yüzde 69’u kentlerde, yüzde 31’i kırsal kesimde. 3 büyük kentteki yoğunlaşma ise, yüzde 54.
İlçe nüfuslarının da büyük bölümü kent merkezlerinde. Mesela Lefkoşa nüfusunun yüzde 85’den fazlası kentsel nüfus. Bu durum tarıma dayalı Güzelyurt için de geçerli. Bu ilçede de yüzde 65’le yoğunlaşma kent merkezinde.
50 BİN BOŞ VEYA İKİNCİ KONUT, ATIL KAYNAK
Bir diğer ilginç ve planlamada esas kabul edilen veri de, konut sayısı ve boş konut oranı.
DPÖ kaynaklı verilere göre, ülkede toplam konut sayısı 136 bin. Ancak sayımda 85 bin civarında konutta yaşam olduğu tespit edilmiş. Yani konutların yaklaşık 50 bini boş/ikinci konut/tatil evi. Elektrik ve su sayaçları ile belediyelerden derlenen bilgilere göre yapılan analizler sonucu, boş konutların yüzde 20’sinin ikinci konut olduğu saptandı. Yaklaşık yüzde 16’sı ise tamamen boş.
Aslında bu rakamlar Güney Kıbrıs’ta da çok farklı değil. 2010 konut sayımına göre 431 bin konutun bulunduğu Güney’de, bunların yüzde 16’sı ikinci konut, yüzde 12.5’i boş. Yüzde 1 de turistik daire.
Girne ve İskele bölgesinde yoğunlaşan boş konutların, çeşitli teşvik edici/yönlendirici politika ve düzenlemelerle işlevsel hale getirilmesi ve ekonomiye kazandırılması öngörülüyor…
Plan’da, 15 bin civarında da yarım inşaat olduğu tahminine yer verildi.
Bu veriler neyi ifade ediyor?
YIĞILMA SORUNLARI DA BERABERİNDE GETİRİYOR
Planlama uzmanlarına göre, bu veriler gelişmenin sağlıklı olmadığının göstergesi…
“Bölgeler arası denge yok. Çeşitli nedenlerle bazı bölgelerde, özellikle büyük kentlerde yoğunlaşma, hatta yığılma var. Bu da beraberinde tüm sektörleri, yatırımları, refahı, hizmet kalitesini etkileyen bir dizi sorun getiriyor. Alt yapı maliyetleri artıyor. Elektrikten suya, sınıf sayılarından sağlık hizmetlerine kadar her alanda… Çevre tahribatı artar, kıyılar yapılaşır, kirlenme olur, tarım alanları azalır. Planlamayla ekonomik yatırım alanlarını kaydırıp dengelemek gerekir.”
BÖLGESEL BAŞKENTLER
Nüfus, ulaşım, kamu yapılanması, sağlık ve eğitim hizmeti gibi verilerden hareketle bölgesel merkezler de belirlenmiş öneri olarak. Örneğin Karpaz bölgesinin merkezi Yeni Erenköy, Akdeniz bölgesinin Çamlıbel, Güney Mesarya’nın Akdoğan, Kuzey Mesarya’nın Geçitkale v.s.
YÜZDE 52 TARIMSAL NİTELİKLİ…
Farklı alanlardan da ilginç veriler var Plan’da.
Örneğin; ülke toprağının yüzde 52’si tarımsal nitelikli. Bunun yaklaşık yüzde 20’si 1. ve 2. sınıf tarım toprakları… Toplam orman alanı 65 bin hektar… Beşparmak Dağları’nın uzunluğu 177, genişliği 19 km… Toplam SİT alanı sayısı 172. Bunların 168’i arkeolojik, 4’ü kentsel sit alanı… Anıtsal bina sayısı da toplam 182… 7 özel çevre koruma bölgesi var. Bunlardan 6’sı potansiyel Natura 2000 alanı… Ada kıyılarının yüzde 51’i KKTC sınırları içinde…
Lefkoşa-Boğaz-Girne arası ve Girne dağ yolu heyelan veya kaya parçaları düşme riski olan bölgeler olarak tanımlanıyor Plan’da.
Tuzla dahil tüm Mağusa-İskele bölgesi, Güzelyurt kıyı bölgesi ise zemin bakımından riskli bölgeler olarak ifade edilmiş.
GÜNEY KIBRIS
Kıyaslama bakımından Güney Kıbrıs’taki durumla ilgili soruları da yanıtlayan planlama ekibi, fiziki plan olmamasına karşın imar planları ve kırsal geliştirme politikalarıyla Güney Kıbrıs’ın hemen hemen tümünün planlı gelişmeye tabi tutulduğunu anlattı. Güney Kıbrıs’ta bütünsel fizik plan yapılmamasının “ülkenin yarısında planlama olmaz” gerekçesine dayandırıldığına dikkat çeken uzmanlar, adanın tümüyle ilgili 1968’de hazırlanan ilk ve tek planın 1974 savaşıyla birlikte rafa kalktığını da anlattılar.
BUGÜN DEVAM EDERSE NE OLUR…
Yapılaşmadan tarıma, eğitimden elektriğe, su kaynaklarından tarım ve orman alanlarına tüm sektörlere dair veri, analiz, istatistik ve haritalara kıyaslamalı olarak yer verilen Plan’da, bugünün saptaması yapılırken, önlem alınmadan devam halinde varılacak durumla ilgili öngörülere ve planlamayla varılacak duruma ilişkin kıyaslamalı analizlere yer veriliyor.
Lefkoşa İmar Yasası ve Girne merkez, Karpaz, Tatlısu, Kormacit dahil emirnamelerle parçacı yaklaşımla planlama yapılmaya çalışıldığını, bunların tam olarak uygulandığı varsayılarak ülkenin sadece yüzde 40’ının kontrol altında olduğunu anlatan uzmanlar, ülkenin geri kalan yüzde 60’ında kontrol olmadığına dikkat çektiler. 1990 ve 1999’da iki kez çalışması yapılan Fizik Plan’ın ilk kez yaşam bulmaya bu kadar yakın olduğunu anlattılar. 20 yıllık vizyon, 10 yıllık hedeflerle hazırlanan planın, değişebilir bir yapıda hazırlandığına da vurgu yaptılar.