Batılı ülkelerin Filistini tanıma kararı: Gerçek bir adım mı, zamanlama oyunu mu?

Fransa, İngiltere ve Kanada başta olmak üzere Avrupalı ve Batılı devletlerin art arda Filistin devletini tanıma kararı aldı.
Söz konusu Filistin devletini tanıma adımının, eylül ayında düzenlenecek Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul toplantılarında gerçekleşmesi bekleniyor.
NEDEN EYLÜL AYINI BEKLİYOR?
Batılı ülkelerin ise eylül ayını neden beklediği ise merak konusu oldu. Milliyet yazarı Tunca Bengin köşesinde konuya ilişkin dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
İşte o yazının tamamı:
İsrail’in terör devleti soykırımcı bir güç olduğunu nihayet destekçisi ülkeler de anlamaya başladı. Henüz hepsi olmasa da vicdan ve izan kırıntısı kalan birtakım ülkelerden İsrail’in Gazze’de yaptığı vahşete, alçaklıklara tepki geliyor. Daha doğrusu giderek Batı halklarında bu soykırıma kendi yöneticilerinin de alet olduğunu düşünmesinden kaynaklı, kamuoyu baskılarıyla birçok ülke ”Filistin’i tanıyacağız” diye peş peşe açıklamalar yapıyor… Fransa “Eylül ayındaki BM Genel Kurulu’nda tanıdığımı duyuracağım” diyerek başı çekti, Birleşik Krallık, Kanada, Portekiz ve Malta da Fransa’ya katılarak yine eylül sonunda Filistin’i tanıyacaklarını açıkladı. Almanya’dan da aynı yönde sinyal geldi. Filistin devletini tanımaya dönük bir çağrı da söz konusu. Halihazırda 193 üyesi bulunan BM’de 147 ülke Filistin’i bağımsız devlet olarak tanıyor. Söz konusu ülkelerin taahhüt ettikleri gibi eylülde resmi adım atmaları durumunda, Filistin devletini tanıyan BM üyesi ülke sayısının 160’a yaklaşması bekleniyor. Bunlar İsrail’e yönelik uluslararası baskının arttığı, Netanyahu’nun dışlandığı, yalnızlaştığını göstermesi açısından son derece önemli… Ancak İsrail’i durdurmaya dönük bir hamle, somut adımlar atılma kararlılığı falan anlamında da değil…
Dahası çok geç kalan açıklamalar bunlar… Gazze’de taş üstünde taş kalmadı… Üstelik çocuk, kadın demeden masum sivilleri katleden, soykırım yapan Netanyahu’nun başta ABD ve bugün “Filistin’i devlet olarak tanıyacağız” diyen Fransa, İngiltere ve aynı düşüncedeki Almanya, liderlerinin bizzat İsrail’e gidip verdikleri destekle hepten kontrolden çıktığını, şuursuzlaştığını da herkes biliyor. Hiçbiri İsrail’e insan olarak gitmedi. Taraf olarak Netanyahu ile saf tuttular… Çocukları, kadınları öldüren, hastaneleri vuran bombaları veren adres de bizzat kendileri…
Dolayısıyla İsrail tek fail değil bu alçaklıkta, sadece yapana değil yaptırana da bakmak lazım.. Hepsinin ellerinde kan var, hepsinin üzeri öldürülen çocukların ceset parçalarıyla dolu… Netanyahu’yu asıl teşvik eden, bu kadar cesaretlendiren de bu zaten… Yoksa böyle bir alçaklığı başkası yapsaydı dünyayı başlarına yıkarlardı. Ama katil Netanyahu için her türlü zulmü yapabilirsin gibi bir hava yaratıldı. Gidin istediğinizi yapın kimseye hesap sorulmayacak diye. Tarihte böyle bir şey yok. Aralıksız vurulan Gazze yerle bir oldu, bitti, tükendi, kimsenin umurunda bile olmadı..
Dolayısıyla her ne kadar bombalardan ve açlıktan daha birinci yaşını doldurmadan binlerce çocuğun ölümüne ya da İsrail keskin nişancıları tarafından hedef alınıp katledilmesine tahammülleri kalmadı, dayanamıyorlar denilse de kafa karıştıran noktalar yok değil. En başta da neden şimdi değil de eylül ayında tanıma durumu… Tanıyacaksan eylülü falan bekleme, sündürmeyi bırak hemen tanı… İsrail’in yıllardır uyguladığı işgalci politikası ve vahşet tablosu açık… Dünya halklarındaki Yahudi algısı bile değişti…
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Yahudiler holokostu kullanarak dünyada mağduru oynadılar hep ama o durum söz konusu değil artık… Avrupa ülkeleri kamuoylarında İsrail denildiğinde soykırıma uğramış bir halkın devleti algısı vardı, şimdilerde ise bu, devleti soykırım yapan bir halk anlayışına evrilmiş durumda… Bu realiteye rağmen hâlâ Filistin halkının hakkını teslim etme noktasında zamanlamalar yapıldığında insanın aklına ürkütücü düşünceler de geliyor ister istemez. Şöyle ki:
BM Genel Kurulu’na daha 1.5 aylık bir süre var… O zamana kadar da Gazze kalır mı acaba? İsrail’in ABD hamiliğinde Gazze’yi insansızlaştırıp, tamamen işgal, ilhak planı malum… Aynı tehdit Batı Şeria içinde geçerli üstelik… Yani İsrail ve ABD elele 1.5 aylık süre içerisinde oldu bittiye getirip Filistin’in son kalan vatan topraklarına çökebilirler… Sonra da dönüp, Fransa, İngiltere, Almanya ve Kanada’ya “İki devletli bir çözümün hükmü kalmadı, tanımanın da anlamı yok” diyebilirler… Sonuçta söz konusu olan terör devleti İsrail ve koltuğunu korumak hırsıyla şuurunu yitirmiş, hastalıklı bir kafa…
80 milyar dolarlık elçi: Tom Barrack’ın gerçek görevi ne?