DünyaKıbrısManşet

Defterdeki denetleme ağı

Bugün Türkiye’ye gelecek olan ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın randevu defterinde Süryani, Kürt, başörtülü, eşcinsel, feminist savunucuların da aralarında bulunduğu 183 farklı sivil toplum örgütünden oluşan ‘Denge ve Denetleme Ağı’ temsilcileri de var. Biden, Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Nikos Anastasiadis’i telefonla arayarak “Ankara’ya ne dememi istersiniz” diye sordu.

Yeni Anayasa ve Cumhurbaşkanlığı seçim finansmanının şeffaflaşması için kampanya yürüten Denge ve Denetleme Ağı’nı oluşturan STK’lar üç  sene önce Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi aracılığıyla yeni anayasa için reform önerileri geliştirmek üzere bir araya geldi.  33 STK, “Farklı düşünüyoruz, bir arada çözüyoruz” sloganıyla bu yılın başında sisteme denge ve denetleme mekanizmaları yerleşinceye kadar çalışmalara devam kararı aldı.  11 ayda ağa katılan STK sayısını 183’e çıkaran kuruluşun amacı,  2015’e kadar 400 örgütle yönetim üzerinde baskı oluşturmak. Kuruluşun 6 temsilcisi ortak bir deklarasyonda bile buluşamayacak insanların nasıl bir arada çalıştıklarını Hürriyet’e anlattı:

KIRMIZI ÇİZGİ YARATANLARA KARŞI KIRMIZI ÇİZGİMİZ VAR
Mehmet Kaya (Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi Başkanı): Yıllar boyu çatışmalı bir ortamda büyüdüm, dönüp sorguladığımda bir tek şeyin yapılmadığını gördüm: Diyalog ortamı. Hep sağırlar diyaloğu ile gidilmiş ve bu kadar insan ölmüş. Üç şey öneriyoruz. 1-Diyalog, 2-Müzakere 3-İkna, gerekiyorsa taviz… 10 yıl sonra bugün taviz diye algıladığımız geri adımı niye atmadık diye hayıflanacağız. Yalnızca kendi sorunumuz üzerinden yürüdüğümüzde bir anda karşıt doğuyor. Kürt sorunu diyerek yola çıktığım zaman bir Türk, sanki onun haklarını alacakmışım algısına kapılıyor bir anda. Ama Atatürkçü Düşünce Derneği ile de ulusalcı başka bir yapıyla da bu ağın amaçları etrafında buluşabiliyoruz.   Kırmızı çizgi her zaman demokrasinin önüne konulan çizgidir. Bizim bu kırmızı çizgileri yaratanlara karşı kırmızı çizgimiz var. Yarın ayrışacağımız bazı noktalar olacak belki ama o noktaların da bu diyalog süreciyle aşılacağına inanıyorum. Masaya oturduğumuzda söylediklerimizin birbirinden farklı olmadığını, kavramların bizi karşı karşıya getirdiğini görüyoruz. En basitinden biz ‘demokratik özerklik’ diyoruz; Berrin hanım ‘yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gerekir’ diyor. Farklı kesimlerin bir arada durup böyle bir söylemi geliştirmesi bu ülke için artık olmazsa olmaz. Ülkeye demokrasi getirmek için denge ve denetlemeyi tüm yapıya oturtmamız gerekiyor.

LGBTİ İLE OTURMAM DİYENLER VARDI
Sevna Somuncuoğlu (Türk Kadınlar Birliği):  Bir arkadaşımız şunu söylemişti: Biz artık tabldot demokrasi istemiyoruz, açık büfe demokrasi istiyoruz. Toplumun tamamını temsil eden çeşitlilikteyiz. Spesifik odağımız anayasa. Kimsenin kimseyi ötekileştirmediği bir sistem olması gerektiğini savunuyoruz. Bunun garantisinin de denge ve denetleme olduğuna gönülden inanıyoruz.  LGBTİ bireylerle aynı salonda bulunmam diyen, feministim dediğimizde ‘estağfurullah’ diyen insanlar vardı. Ama birbirimizi dinlemeye karar vererek ilk tavizlerimizi verdik. Ondan beri de önyargılar kırılıyor ve şimdi birbirimizden çok öğreniyoruz. Birbirimizin hakkına tecavüz etmiyoruz, ama birbirimizi de dengeliyoruz ve denetliyoruz. Bir kelime üzerinde birkaç gün konuştuğumuz oluyor. Oylama yapmıyoruz; çünkü oylamanın bir tarafın mutsuz kalması sonucunu doğuracağının çok farkındayız. Hep birbirimize acemdik ama bir baktık ki cem olabiliyoruz. Ağın bu kadar hızla gelişiyor olması da bunun bir ihtiyaç olduğunun çok önemli bir göstergesi. Bu, bir arada durabileceğimiz bir şemsiye, uzlaşma kültürü de buradan tüm ülkeye yayılabilir. Şemsiye ne kadar büyürse kamuoyu baskısı o kadar artar, dolayısıyla siyasetin tepesini de etkilemeye başlarız.

BİR ADIM GERİ ATARAK ORTADA ANLAŞMA ALANI YARATMALIYIZ
Berrin Sönmez (Başkent Kadın Platformu):  İslami geleneğin din olarak tanıtılması ve kadının önünü tıkar şekilde kullanılmasıyla uğraşıyorduk. Kendi sorunlarımızla çalışırken gördük ki çok fazla grup var. Ve hiçbirisinin acısı bizim acımızdan daha az bir acı değil. Devlet herkese bir şekilde tokat atıyor, çünkü tektipleştirici, antidemokratik bir sistem var. Kendi aramızda kutuplaşmayı kaldırdık diyebiliriz. Hedeflediğimiz demokratik kriterlerin hayata geçirilmesi, aslında herkesin haklarının da garantisi olacak. Derdimiz sorun üretmek, kamplaşmaları körüklemek değil, tüm sorunlara çözüm üretmek olduğu için kırmızı çizgilerimizi kaşımıyoruz. Kanatmadan konuşabiliyoruz. Anlaşmak için öncelikle bir adım geriye atıp ortada bir alan açmak gerekiyor. Siyasetin tepe noktasında uzlaşmaz bir dilin kullanılması topluma sirayet ediyor. Mevcut sorunlardan kurtulmanın yegane yolu sisteme denge denetleme mekanizmalarını yerleştirmek. Yeni anayasanın yanı sıra yargının bağımsızlığının gerçek anlamda sağlanması, güvence altına alınması, Meclis’in güçlenmesi için halkın katılımının kurumsallaşmış bir şekilde kalıcı, etkin hale gelmesi için çalışmalarımız sürecek.

BU TABLO YÖNETİME BASKI KURACAK
Yuhanna Aktaş (Süryani Derneği): Hepimiz Adem’in çocuklarıyız ve adem-i merkeziyetçi yönetim diyoruz. Tanrı sevgisini içinde barındıran bir insanın kırmızı çizgisi olmaması lazım. Devlet aklı habire bir şeyleri empoze ediyor. Yıllardır bölgeyi öcü olarak gösterdi. Son zamanlarda reformların da etkisiyle farklı gruplardan insanlar bölgeye geliyor. İnanın ürkerek geliyorlar, duygusal bağlar kurarak geri dönüyorlar. Bölünme korkusu, Türklük vurgusu yine kırmızı çizgileri. Oturup konuşuyoruz. ‘Vergimi veriyorum, askerliğimi yapıyorum ama polis olamıyorum, hakim olamıyorum; sizin sahip olduğunuz haklara ben de sahip olmak istiyorum’ diyorum. Bana hak veriyorlar. Yıllardır hep ötekileştirilmiş olmanın da etkisiyle bizim de toplum olarak önyargılarımız vardı; mesela kapalı bir bayan geldiği zaman mesafeliydik. Ama bu tür çalışmalarla bakıyoruz ki başörtülü bir bayanla da istediklerimizi konuşabiliyoruz. Kendimizi ötekileştirilmiş hissediyoruz ama içimize kapanarak bekleyerek bir yerlere varamayız. Birlikte yaşamak mecburiyetindeyiz. Burada Hristiyan, Müslüman, başı açık, kapalı, Mardinli, Yozgatlı bir hoşgörü tablosu var. Bu tablo inanıyorum ki yönetime bir baskı kuracak. Yönetimin de kendini gözden geçirme fırsatı olacak.

KIRMIZI ÇİZGİLERİ KORKULARIMIZ OLUŞTURUYOR
Şakir Gürel (Tüm İletişim Medya Federasyonu Başkanı) : Farkında olmadan korkularımızla da yüzleşiyoruz. Kırmızı çizgileri oluşturan da zaten korkularımız. Konuştukça, paylaştıkça, tartıştıkça aslında karşı tarafta gördüğümüzün korkulacak olmadığı ortaya çıkıyor. Karadenizliyim. Kuzenim Şırnak’ta şehit oldu. Nevruz günü Diyarbakır’a toplantıya gittim. Face’te fotoğraf paylaşınca kuzenlerim ‘Amca hayırdır’ tepkisi gösterdiler. Ama ağ içinde Mehmet Bey’den dinlediklerimi aileme aktardığımda önyargıların artık kırılmaya başladığını, Karadeniz’deki insanın da ne olup bittiğini sorgulama ihtiyacı hissettiğini gördüm. Ak Parti milletvekili aday adayı olmuş birisiyim. Bu hareket bugünkü iktidara karşı olsa benim burada olmamam gerekir. Denge denetleme herkesin ihtiyacı.

KONTROL DEĞİL DESTEK GEREK
Anıl Gökrenk (Habitat Kalkınma ve Yönetişim Derneği) : Gençlik hayatı dikey olarak kesen bir sütun. Süryani, Müslüman tüm gençler var zaten içinde. Kısım kısım ötekileştiriliyoruz ama genç olduğumuz için yok sayılan, sadece gelecek teminatı olarak bakılan, anayasamızın sadece 58. maddesinde alkolden, uyuşturucudan korunması gereken, kontrol altında tutulması gereken, kontrol altında tutulmazsa başlara dert açacak grup olarak görülüyoruz. Genç olduğumuz için bir kaynak olduğumuz, kontrol altında tutucu değil de destekleyici şekilde gençliğin yer aldığı anayasa, kanun ve kurallara ihtiyacımız var. Bu yüzden bu işin içindeyiz.

 

Dolmabahçe’de akşam buluşması
ABD Başkan Yardımcısı Biden, İstanbul’a iner inmez beraberindeki heyetle birlikte Dolmabahçe’deki Başbakanlık Çalışma Ofisi’nde Başbakan Ahmet Davutoğlu ile bir araya gelecek. Bir süre baş başa görüşecek olan Davutoğlu ile Biden, iki ülke açısından kritik öneme sahip Suriye ve Irak’taki gelişmeler ile IŞİD’le mücadele konularını masaya yatıracak. Davutoğlu, Irak temasları hakkında da ABD tarafına bilgi aktaracak. Yarın ise önce Atlantik Konseyi’nin Enerji Konferansı’nda kapanış konuşmasını yapacak olan Biden, daha sonra Beylerbeyi Sarayı’nda ‘özür krizi’ yaşadığı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la buluşacak. Biden, Fener Rum Patriği Bartholomeos’u da ziyaret edecek.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu