Dünyada 160 milyondan fazla çocuk her gün okul yerine işe gitmek zorunda kalıyor
En fazla çocuk işçinin bulunduğu bölgeler arasında Sahra Altı Afrika, Çin, Hindistan ve Amerika öne çıkarken, bunların 89,3 milyonu 5-11 yaş arasındaki küçük çocuklardan, 35,6 milyonu ise 12-14 yaş grubundakilerden oluşuyor.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) Başkanı Prof. Dr. Muharrem Kılıç, Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) tanımına göre çocuk işçiliğinin, çocukları çocukluklarını yaşamaktan alıkoyan, potansiyellerini ve saygınlıklarını eksilten, zihinsel ve fiziksel gelişimlerini olumsuz yönde etkileyen işler olduğunu söyledi.
ILO ile ortaklaşa yayımladıkları rapora da değinen Kılıç, “Rapora göre, ne yazık ki çocuk işçilerin sayısı özellikle 2020-2024 baz alındığında 8,4 milyon artarak dünya çapında 160 milyonun üzerine çıktı. Çocuk işçi olarak çalışan 5-11 yaş arası çocukların yaklaşık yüzde 28’i, 12-14 yaş arasındaki çocukların yüzde 35’i ne yazık ki eğitim süreçlerinin dışında kalmakta, okula gidememektedir” dedi.
Kılıç, çocuk işçiliğinin toplumsal ve ahlaki yönden de tehlikeli ve zararlı olduğunu vurgulayarak, zorla çalıştırılmanın çocukların potansiyelleri ve özgüvenlerini yok ettiğine dikkati çekti.
Çocukların eğitim öğretim hayatlarının ağır çalışma şartları nedeniyle sekteye uğradığını aktaran Kılıç, “Çocuk işçiliği, çocukları okula devam etmekten alıkoyuyor hatta çocukları okuldan daha erken ayrılmaya mecbur bırakıyor. Çocukların okullarıyla birlikte yürütmek zorunda kaldıkları ağır ve uzun işler, çocuk işçiliği kapsamda değerlendirilmektedir. En kötü biçiminde çocuk işçiliği ise çocukları köleleştiren, ailelerinden ayıran, ciddi hastalıklara maruz bırakan ve erken yaşlarda büyük şehirlerde yalnız başına kalmalarına neden olan işlerdir” diye konuştu.
Kılıç, çocuk işçiliğinin sanayi devrimi ve kapitalizmin getirdiği tüketim alışkanlıklarıyla arttığını, çocukların çalışma koşulları ve güvencelerinin ise yetişkinlere kıyasla çok daha kötü olduğunu ifade etti.
Çocuk işçiliğinin yalnızca bu çocukları çalıştıran ülkelere mal edilemeyeceğini dile getiren Kılıç, tüketim çılgınlığı içinde, bu ürünlerin nerede üretildiğini bilip sessiz kalan tüketicilerin de çocuk işçiliğinde payı olduğunu vurguladı.
Kılıç, büyük şirketlerin üretim maliyetlerini düşürmek için çocuk işçiliğine göz yumduklarına dikkati çekerek, “Küresel şirketlerin, maliyetleri düşürmek amacıyla çocuk işçiliğinin yaygın olduğu bölgelere yatırım yapması, ne yazık ki bu oranların artmasına neden oluyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütünün (OECD) çocuk işçiliğiyle ilgili belirlediği standartlar ise maliyet kaygısıyla göz ardı ediliyor” ifadesini kullandı.
“Çocuk işçiliği hukukun etkin olmadığı ülkelerde yoğunlaşıyor”
Dünya genelinde çalışan çocuk sayısının COVID-19 salgınından önce uzun bir süre durağan kaldığını ancak son yıllarda artış gösterdiğini kaydeden Kılıç, “COVID-19 pandemisi, üretim ve tedarik süreçlerini ciddi anlamda sekteye uğrattı. Bu durum, işleri üstlenen firmaların işçi dolaşımını da neredeyse imkansız hale getirdi. Pandeminin ağır etkilerini hızlıca telafi etmek isteyen bazı ülkeler ve firmalar ise çocukların ucuz iş gücü olarak çalıştırılmasına göz yumdu” diye konuştu.
Kılıç, çocuk işçiliğinin Asya ve Afrika’da diğer kıtalara göre daha ciddi bir sorun olduğunu vurgulayarak, üretim çılgınlığının çocukların onurunu koruma çabalarına yönelik tehdit ve riskleri daha da artırdığını söyledi.
Çocukların en çok, hukuki altyapının zayıf olduğu ve “gri bölge” olarak adlandırılan ülkelerde çalıştırıldığını belirten Kılıç, şu değerlendirmede bulundu:
“Çocuk işçiliğinin en yoğun olduğu bölgeler, genellikle hukuk devletinin etkin olmadığı ülkelerdir. Bu ülkelerde insan hakları ve çocuk hakları yeterince gelişmemiştir. Merdiven altı atölyeler veya kontrolsüz, işçi haklarından yoksun alanlarda çocuklar çalıştırılıyor. Neoliberal politikalar çerçevesinde oluşturulan serbest üretim bölgeleri de bu sorunu körüklüyor. Çin, Hindistan ve ABD başta olmak üzere dünya genelinde 150’den fazla ülkede 5 bin 400’ün üzerinde özel ekonomik bölge bulunuyor ve bu bölgelerin büyük bir kısmı, çocuk işçiliğinin yoğun olduğu alanlar arasında yer alıyor.”
“Türkiye, uluslararası kurum ve kuruşlarla iş birliği yapıyor”
Kılıç, çocuk haklarının uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından korunmaya çalışıldığını ve çocuk işçiliğiyle ilgili standartların belirlendiğini dile getirerek, “Devletler ve uluslararası kurumlar bu zorunlu ve zorla çalıştırmanın ortadan kaldırılması için büyük çaba harcıyor. Bu çocukların çalışmalarının ortadan kaldırılmasını sağlamaya çalışıyor” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin çocuk işçiliğiyle mücadele programına katılan ilk ülkelerden biri olduğu bilgisini paylaşan Kılıç, sözlerini şöyle tamamladı:
“Türkiye’de çocuk işçiliğinin sona erdirilmesi için kapsamlı çalışmaların iş birliği çerçevesinde yürütüldüğünü görüyoruz. Türkiye, ILO, Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu gibi uluslararası kuruluşlarla aktif bir şekilde iş birliği yapıyor. Çocuk işçiliğiyle etkili mücadele için gri bölgelerin tamamen ortadan kaldırılması gerekiyor. TİHEK ve diğer hak arama kurumlarının, çocuk işçiliğinin önlenmesinde önemli bir misyon üstlenebileceğini vurgulamak isterim. Çocuk işçiliğiyle mücadele rehberimizin yanı sıra çocuk haklarının korunmasına yönelik ciddi çalışmalar yürütüyoruz. Farkındalık artırıcı faaliyetler ve kamuoyuyla paylaştığımız çocuğa duyarlı eğitim süreçleri ile hak eğitimi programlarını da aktif bir şekilde sürdürüyoruz. Bu noktada, ulusal insan hakları kurumlarının da kritik bir rol oynayabileceğini belirtmek isterim.”