Eroğlu, “Asıl suçlanması gereken Rum liderliği”
Cumhurbaşkanı ve Bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Derviş Eroğlu, bazı muhaliflerin sırf siyasi çıkar hayaliyle kendini suçlamanın manasız olduğunu belirterek, asıl suçlanması gereken tarafın masadan kaçan, aşırı istekler ortaya koyan Rum liderliği olduğunu söyledi.
Bürosundan yapılan açıklamaya göre, Eroğlu bugün Gazimağusa’da Mücahit Komutanlar Derneği, TMT Mücahitler Derneği, Polis Emeklileri Derneği ve TBK Gaziler Derneği’nin Mağusa şubelerini ziyaret etti.
Eroğlu’na ziyaretleri sırasında UBP Milletvekili Dr. Ahmet Kaşif, Mağusa Belediye Başkanı İsmail Arter, eski milletvekili Turgay Avcı eşlik etti.
“SUÇLANAN TÜRK TARAFI”
Derviş Eroğlu, masadan kaçanın Rum tarafı olduğunu ama suçlananın kendisi olduğuna vurgu yaparaki, “Rum anlaşmayı reddeder ama suçlanan Kıbrıs Türk tarafı olur. Kimdir Türk tarafı? Geçmişte rahmetlik Denktaş bugün ise Eroğlu” dedi.
Barış kelimesinin dünyada en çok istismar edilen kelime olduğunu kaydeden Eroğlu, bugün barış ve huzur içinde yaşanmasına rağmen halen barış kelimesinin istismar edildiğini söyledi. Eroğlu, şöyle devam etti:
“Barış, benim bildiğim kadarıyla var. 2003’te Ledra Palace kapısını açmıştım. O dönem Rum lideri Papadopulos’tu. Onunla istişare etmeden açmıştık. Gidişler gelişler karşılıklı olarak başladı. Şimdi adanın her iki tarafında da barış ortamı var. Savaş ortamı yok. Savaş komşularımızda var. Bölgede huzur ve güven sadece Kıbrıs’ta var. Bu da Türk ordusunun varlığı nedeniyledir. Demek ki bizim olmazsa olmazımız, kırmızı çizgimiz Türkiye’nin etkin ve fiili garantisidir.”
“BİRÇOK KEZ ÇÖZÜM PLANLARINI REDDETTİLER”
Rumların önce Perez De Cuellar belgesini, daha sonra da Annan Planı’nı reddettiğini ifade eden Eroğlu, İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın tüm bunlara rağmen kendisini çözüm istememekle suçlamasını eleştirdi.
Annan Planı döneminde CTP’nin birçok bölgede barış ateşi yaktığını anımsatan Eroğlu, “O dönem Rum lider Papadopulos’tu. CTP’nin en güvendiği parti olan AKEL de hükümetteydi. AKEL planı reddetmez diyen Talat beydi. Onlara çok güveniyordu. Oysa Hristofyas reddetti” dedi.
Eroğlu, AKEL ile CTP’nin partiler arası görüşmelerde Kıbrıs sorununun çözümü için anlaşmalar yaptıklarını söyleyerek ancak Talat ile Hristofyas’ın iki yıl yoğunlaştırılmış görüşme yaptığını ancak çözümü bulamadığına dikkat çekti.
Eroğlu şöyle devam etti:
“Hatırlar mısınız bir gün Talat bey, daha ne yapayım gidip Atatürk Meydanı’nda kendimi mi asayım demişti. Bunu Rumların uzlaşmazlığı nedeniyle söyledi. Peki o dönem, uzlaşmaz Rum’du, şimdi niye Eroğlu oldu? Hristofyas’ın bile uzlaşmazlığını görüp yaşadı. Karşımda Anastasiadis otururken, Barbaros Hayrettin Paşa gemisini bahane ederek masayı terk etti. Daha önce de bizim adımıza Piri Reis gemisi dolaşıyordu. Adım atarlarsa bizim de adım atacağımızı söylemiştim. Gelinen aşamada onlar adım atınca biz de adım attık. Masadan kaçan mı yoksa oturan mı uzlaşmazdır? Bizi eleştirenler buna cevap vermeli.”
“HALK NEYE OY VERECEĞİNİ BİLMELİDİR”
Rum liderliğinin eskiden beri gizlilik anlaşmasını ihlal ettiğini fakat Türk tarafının tam aksine buna uyduğunu belirten Eroğlu, gelinen aşamayla ilgili bilgi vermeye şimdi başladığını söyledi.
Rumların Mağusa belediye sınırlarından itibaren Güney Mesarya’yı, Alayköy’den itibaren Güzelyurt’a kadar olan bölgeleri istediğini yineleyen Eroğlu, bu gerçekleri söylemesinden dolayı kendisini eleştirenlere, “Bir anlaşmaya varırsak, halk referandumda oy verecek. Neye oy vereceğini bilmesi lazımdır” şeklinde yanıt verdiğini belirtti.
Eroğlu, şu şekilde devam etti:
“Sürekli yeni istekleri oluyor. Kumyalı’dan itibaren bütün Karpaz yarım adasını istiyorlar. Salamis Harabeleri ve Aziz Barnabas kilisesi kendisi için önemliymiş. Ama onların etrafındaki Yeniboğaziçi, Mormenekşe, Tuzla ve Mutluyaka köyünü de istiyor. Değirmenlik, Minareliköy, Demirhan ve Gökhan’ı da istiyor. İstekleri yine bitmiyor. Diyorlar ki, bizde kalacak topraklarda Rum malı olacak ve sahiplerinin birinci tercih hakkı olacak. Rum malına dönmek isterse dönecekmiş. Cumhurbaşkanı hep Rum olacak. Seçimler de Türk ve Rumlar aynı listede olacak. Türkiye’den gelen göçmenler ve Türk askeri geri gidecek diyorlar. Ülkede sağcısı da solcusu da bir şeyi iyi bilmeli. Rumlar bizden çaldıkları Kıbrıs Cumhuriyeti ile BM ve AB üyesidir. Ekonomik krize girdiler. Yani yıllarca dış dünyadan bizim adımıza da aldıkları dış kaynakları da yediler. Bizim adımıza da olan bütün yardımları kullandılar. Bu pozisyonda olan bir tarafın anlaşma istemesi mümkün değildir. Tüm bunlara rağmen, bizim liderimiz anlaşma istemez derseniz, Avrupa ve dünya bizi dinlemez.”