Dünya

Gazzelilerin sesi olan BM Filistin Raportörü CNN TÜRK’te –

 

Hostinger

Kaynak:CNN TÜRK

CNN TÜRK Dış Haberler Muhabiri Rabia Asel Atmaca’nın sorularını yanıtlatan Francesca Albanese’nin ifadeleri şöyle;

-Bir raporunuzda “Gazze’de 680 bin Filistinli öldürüldü. Ve bunların 380 bini 5 yaşının altında” dediniz. Baktığımızda, öldürülenlerin sayısı Lüksemburg’un nüfusu kadar. Yani ne oluyor? Soykırım işlendiğine dair binlerce rapor var. “Gerçek bir soykırım ve açlık var” diyorlar. Neler söylersiniz?

”Öncelikle şunu söylemek isterim ki, o röportajda kışkırtıcı bir şekilde aktardığım en yüksek sayı, insanların başını sallayıp ‘Ne oluyor?’ demesini sağlamak için istediğim etkiyi yarattı. Bu rakamlar çok tartışmalı. Aslında şunu söyledim: Bazı araştırmacılar, demograflar ve diğerleri, toplamda öldürülen kişi sayısının 600.000’in üzerinde olabileceğini ileri sürdü. Bu, geçen yıl Lancet tarafından da tahmin edilen bir rakam. Gazze makamlarından gelen ve BM ile hatta İsrail kaynaklarınca da teyit edilen sayı ise 62.000’den fazla kişinin öldüğüdür. İsrail güçlerinin —yani İsrail işgal güçlerinin— açıklamalarına göre bunların %85’i sivildir. Aslında her 16 kişiden 15’i sivildir. İşte şoke edici olan budur. Sivillerin öldürülme sayısını, toplam yıkım düzeyini, Filistin halkına karşı kullanılan yöntemleri —özellikle işkenceyi, aç bırakmayı— eklediğinizde, işte o zaman soykırımın ne olduğunu en saf haliyle anlarsınız: Bir halkın bütünüyle yok edilmesi. Burada belirleyici olan öldürülenlerin sayısı değil, Filistinlileri bir halk olarak yok etme niyetidir; onlara ‘Amalek’ demek, ‘Hamas’ demek ya da bir ulusu bütünüyle sorumlu tutmak. İsrail, Filistin’i bu şekilde ortadan kaldırıyor.”

-Şu anda dünya liderleri ABD’de, New York’ta konuşmalar yapıyor. Ve kendini “ben barış yapan adamım” diye tanımlayan, yani ABD Başkanı Trump, Filistin’i devlet olarak tanıyan her ülkeyi eleştiriyor. Neden sadece ABD ve İsrail? Dünyanın geri kalanı kör de, sadece ABD ve İsrail mi görüyor? Ne dersiniz?

”Bakın, ne diyeceğimi bilmiyorum. Bu ifadeye yorum yapmak zor, çünkü dediğim gibi bir bilinçsizlik haliydi. Her şeye ve herkese karşı yönelmiş, anlamsız, amaçsız, diplomatik olmayan, sansürsüz bir beyan idi. Yine, bu ifade diplomatik alanla öylesine—öylesine uçurum kadar—uzak ve yabancı ki bence insanların gülmesinin nedeni bu. İnsanlar ona komik olduğu için gülmediler; gülmelerinin nedeni şok olmalarıydı. Böyle konuşan birini duymak şok ediciydi. Ve yine, gerçekten yorumlayabileceğim bir şey yok çünkü bu saf saçmalıktı. Ayrıca tehlikeliydi. Çok tehlikeli saf bir saçmalık.”

-Şu anda pek çok ülke Filistin’i devlet olarak tanıyor, çok popüler bir terim oldu. Bu tanımaların gerçekten bir şey ifade ettiğini düşünüyor musunuz? Yoksa çok mu geç artık? Çünkü Filistin’in İsrail tarafından yok edileceği endişesi var.

”Hayır, Filistin İsrail tarafından silinmeyecek. Filistinliler hâlâ orada. Hâlâ yaklaşık 5 milyon insan var. Ve silinmeyecekler. Ama şu doğru: Boğuluyorlar. Evet, fakat tanıma meselesi kritik. Çünkü bir yandan bunun yapılması gereken bir eylem olduğunu düşünüyorum. Öte yandan ise çok geç kalınmış gibi görünüyor; yani şu anda dikkatimizi dağıtmamalıyız. Evet, üye devletler Filistin’i tanımalı. Ama aynı nefeste, soykırımın nasıl sona erdirileceğini, Uluslararası Adalet Divanı’nın da emrettiği gibi hukuksuz işgale nasıl son verileceğini ve apartheidin nasıl bitirileceğini konuşmaları gerekiyor. Asıl konuşmamız gereken şey bu.”

-Bir röportajınızda, “Küresel firmalar Gazze’de soykırımdan kar elde ediyor” dediniz. Detaylandırır mısınız? Bir insan bunu nasıl yapabilir?

”Peki, şirketler suçlardan nasıl kâr ediyor? Bu hepimizin sorunu; tarihin başlangıcından beri var. İnsanlık adına karanlık bir gerçek. Son raporumda savunduğum gibi, İsrail hukuksuz işgali boyunca özel sektörü kullanan ve özel sektörün gelişmesine olanak veren bir ekonomi geliştirdi. Üniversiteler, bankalar ve emeklilik fonları bu sisteme kaynak aktardı. Bu kuruluşlardan bazıları İsrail’le ilişkilerini sürdürerek işgal ekonomisini—soykırıma doğru giderken bile—ayakta tuttular; aynı zamanda soykırımdan kâr da ettiler.”

-Birçok Avrupa ülkesi, ‘Eğer İsrail Eurovision’a katılırsa biz katılmayacağız’ diyor. Konu sadece şarkı yarışmasıyla ilgili değil; spor, sinema gibi birçok platformda da aynı durum söz konusu. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

”Öncelikle, İsrail’in sıradan yarışmalardan men edilmesinin temel olduğunu düşünüyorum. İsrail, apartheid uygulamakla, savaş suçları işlemekle, açlığı savaş silahı olarak kullanmakla suçlanan ve bunun belgelenmiş bir devlet. Ayrıca soykırım suçlamasıyla karşı karşıya ve iki farklı uluslararası mahkemede soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar nedeniyle yargılanıyor. Dolayısıyla, elbette men edilmelidir. Argümanın “her devlet insan hakları ihlalleri yapıyor” olduğu anlaşılıyor, bu doğru; İtalya için de geçerli, Türkiye için de. Ancak ne Türkiye ne de İtalya, iki yıl içinde 60.000 kişi öldürmedi. Evet, İsrail tüm sınırları aştı.”

-Madleen, Hanzala ve şimdi de en büyüğü olan Küresel Sumud Filosı Gazze’ye, ablukayı kırmak için yola çıkıyor. Ancak filo içinde hiçbir Hamas üyesi bulunmamasına rağmen İsrail defalarca hedef aldı. Hükümetlerden herhangi bir tepki var mı? Hiç yok! Bu konuda sizin görüşlerinizi alabilir miyim?

”Ani, gerçekten açık ki İsrail, filo yeterli baskı ve destek görmediği sürece Gazze’ye girmesine izin vermeyecek. Ve insanlara söylüyorum, halkın baskısı işe yarar. Çünkü bugün nihayet Avrupa Birliği’nden bir açıklama geldi. Nihayet İtalya tekneyi gönderdi. İşte bu yüzden insanlara diyorum ki, dünyadaki herkes, baskıyı sürdürün, baskıyı sürdürün çünkü baskı işe yarıyor. Bazen bu metaforu kullanıyorum: Eğer hepimiz—yani etik, ahlaki, adalet duygusuna sahip, içimizde bir parça insanlık kalan düzgün insanlar—bir araya gelirsek, sanki hepimiz acı çekiyor, hepimiz ızdırap içindeyiz. Ve ben dedim ki, sorun değil, sorun değil. Sanki var olmayan, henüz doğmamış ve hepimizin ürünü olacak bir şeyi dünyaya getiriyor gibiyiz. Kadınlar doğum yaptığında ne yapar? Acının içinde nefes alır ve itmeye devam ederler. İşte bizim de yapmamız gereken bu. Gerçekten çok faydalı bir metafor.”

-Birlik olalım ve baskı yapalım diyorsunuz. Son olarak, zamanınızı almak istemiyoruz ama size şunu sormak istiyorum… Bu nasıl sona erecek? Bebeklerin katledilmesi, bu kıtlık, annelerin ve babaların çektiği acı?

”Keşke bir kristal kürem olsaydı. Söyleyebilirim ki, bilmiyorum. Bilmiyorum, ama size gördüklerimi anlatabilirim. Eğer benim ve sizin gibi insanlar yaptığımızı yapmaya, Filistin hakkında konuşmaya ve fedakârlık yapmaya devam ederse; eğer filo gibi insanlar, İtalya’daki insanlar—İtalya’da—devam ederse. Ben kendi halkımla gurur duyuyorum. Çok gurur duyuyorum. Bunlar tanıdığım İtalyan İtalyanlar. Yani, her şey böyle devam ederse, insanlar baskıyı sürdürürse, hatta küçük adımlarla olsa bile, ama işletmeleri sorumlu tutarsak, hükümetleri sorumlu tutarsak—avukatlar, doktorlar, memurlar, gazeteciler, herkes biraz katkıda bulunursa—bu dünyayı temizleyecek fırtınayı tetiklemiş olacağız ve bize daha insancıl, daha saygılı hükümetler kazandıracak, Filistin’den başlayarak. Ve biliyorum ki Filistinliler çok güçlü bir halk ve çok dirençliler; kendilerini yeniden inşa edebilecekler. Ama biz onlara yardım etmeliyiz ve İsrail’in, ABD’nin, Almanya’nın ve İtalya’nın, silah sağlayarak dahi katkıda bulunan tüm tarafların bedel ödemesini sağlamalıyız. Şu anda Filistin halkına karşı büyük bir borcumuz var ve onlara yardım etmemiz gerekiyor.”

Kaynak

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu