Manşet

Milli Mücadele’nin karargahı Ankara – Son Dakika Haberleri

 

Hostinger


Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı topraklarının işgali üzerine Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak Milli Mücadele’yi başlattı.


İstanbul’daki Osmanlı Mebusan Meclisi, 16 Mart 1920’de İngilizler tarafından dağıtılınca, milletin iradesini temsil edecek yeni bir meclisin Anadolu’da toplanması zorunlu hale geldi.


Kurtuluş Savaşı’nda Ankara’nın önemi, düşman işgalindeki Geyve Boğazı, Kütahya ve Afyon gibi mevkilere demir yoluyla bağlantılı ve muharebe imkanlarının yeterli olmasından kaynaklanıyordu.


Bu süreçte Atatürk, 19 Mart 1920’de yayımladığı genelgeyle, ulusun bağımsızlığını ve ülkenin kurtarılmasını sağlayacak eylemleri kararlaştırıp uygulamak üzere Ankara’da olağanüstü yetkili bir meclisin toplanacağını duyurdu.


Heyet-i Temsiliye üyeleriyle 9 günlük yolculuk sonrasında 27 Aralık 1919’da Ankara’ya ulaşan Mustafa Kemal Paşa’yı Ankara halkı ve seğmenler büyük bir coşkuyla karşıladı.


Bu tarih, Milli Mücadele’nin seyri açısından yeni bir dönemin başlangıcı oldu.


Milli Mücadele’nin karargahı başkente dönüştü


Kurtuluş Savaşı boyunca Atatürk’ün askeri ve siyasi kararlarının merkezine dönüşen Ankara, düzenli orduların kurulmasından Sakarya ve Dumlupınar zaferlerine kadar birçok stratejik sürecin yönetildiği şehir oldu.


30 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muhaberesi’nin başarıyla sonuçlanmasıyla Ankara hem direnişin hem de devlet yönetiminin sembolü haline geldi.


Zaferin ardından yeni devletin idare merkezi konusunda yürütülen görüşmelerde, Ankara’nın coğrafi konumu, savunma kolaylığı ve Anadolu’ya uzanan demiryolu bağlantıları belirleyici unsurlar oldu.


Dönemin Dışişleri Bakanı İsmet Paşa, 9 Ekim 1923’te “Türkiye Devleti’nin makarr-ı idaresi Ankara’dır.” hükmünü içeren tek maddelik yasa teklifini Meclis’e sundu.


Komisyonlarda hızla görüşülerek 13 Ekim 1923’te Meclis Genel Kurulu’na gelen teklif, tartışmalardan sonra oy çokluğuyla kabul edildi.


Yasa teklifi şeklinde gündeme gelen bu konu, “Ankara şehrinin Türkiye devletinin başkenti olmasına ilişkin Malatya Milletvekili İsmet Paşa’nın 2/188 sayılı yasa önerisi üzerine Anayasa Komisyonunca düzenlenen 10.10.1923 tarihli mazbata TBMM’nin 13.10.1923 tarihli 35. birleşiminin 2. oturumunda okunarak olduğu gibi kabul edilmiş ve Ankara şehrinin Türkiye devletinin başkenti olması büyük çoğunlukla kararlaştırılmıştır.” şeklinde karara dönüştü.


Böylece Milli Mücadele yıllarından beri fiilen yürütülen yönetim faaliyetleri, artık hukuki bir zemine kavuşarak sonraki dönemde Anayasa’ya da yansıdı.


Planlı başkentin inşası


Başkentin ilanından sonra kısa sürede kapsamlı bir imar süreci başlatıldı. 1920’lerin sonlarından itibaren Hermann Jansen Planı devreye alındı.


Yenişehir, Kızılay, Cebeci ve Çankaya gibi semtler bu dönemde düzenli bir kent dokusu içinde gelişti. Devlet dairelerinin, meclis binalarının, elçiliklerin ve üniversitelerin yer aldığı bu bölgeler, modern bir başkentin temelini attı.


Başkent oluşunun ilk yıllarında küçük bir yerleşim olan Ankara’nın nüfusu, 1927 Genel Nüfus Sayımı verilerine göre vilayet toplamında yaklaşık 404 bin olarak kayda geçti ve izleyen on yıllarda planlı büyüme ve kamu yatırımlarıyla hızla arttı.


1871-1892 arasında inşa edilen İstanbul-Ankara demiryolu hattı, Anadolu içlerine ve Konya-Bağdat uzanımına bağlanarak yeni başkentin ulaşım ağını genişletti.


Cumhuriyet döneminde demiryolları millileştirilerek Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarına (TCDD) devredildi ve başkentin gelişiminde belirleyici bir rol oynadı.


Ankara, genç Cumhuriyet’in dünyaya açılan yüzü oldu


Ankara’nın başkent ilan edilmesi, dönemin uluslararası çevrelerinde farklı tepkilere yol açtı. Özellikle İngiltere, Fransa ve İtalya yeni başkente temkinli yaklaştı. Türkiye Cumhuriyeti Hükumeti ise başkent kararının tartışmaya açık olmadığını vurguladı ve egemenliğinden hiçbir şekilde taviz vermedi.


Bu dönemde Afganistan, Sovyetler Birliği, Polonya ve Yunanistan elçiliklerini Ankara’ya taşıyan ilk diplomatik temsilcilikler arasında yer aldı.


Hükümet, elçiliklerin Ankara’ya taşınmasını teşvik etmek amacıyla arsa tahsisi ve kolaylıklar sağladı, ayrıca 1927’de İstanbul’daki Dışişleri Bakanlığı İrtibat Bürosu kapatıldı. Bu adımların ardından elçiliklerin büyük bölümü 1927’den itibaren Ankara’ya yerleşti.


Mustafa Kemal Atatürk, Ankara’nın başkent olmasının önemini Nutuk’ta, “Bütün düşünceler, yeni Türkiye’nin başkentinin Anadolu’da ve Ankara kenti olması gerektiğinde toplanıyordu. Coğrafya ve strateji durumu en kesin önemi taşıyordu. Devletin başkentini bir an önce saptayarak iç ve dış kararsızlıklara son vermek çok gerekli idi” ifadeleriyle vurguladı.


Ankara, 102 yıldır Cumhuriyet’in kalbi olarak hem devlet yönetiminin hem de ulusal hafızanın merkezi olmayı sürdürüyor.

Kaynak

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu