Osmanlı Sarayı’ndaki 149 yıllık sır aydınlandı. Profesör Erhan Afyoncu da yazdı

30 Mayıs 1876 tarihinde darbeyle tahtan indirilen Sultan Abdülaziz, 4 Haziran 1876 tarihinde ölü bulundu.
Bu arada Beşinci Murad, padişah oldu. Sultanın ölümü halk arasında büyük üzüntü yarattı. Ölüm başından beri kuşkular içeriyordu ve bu kuşkular nedeniyle, Serasker Hüseyin Avni Paşa, Abdülaziz’in ölümünün başlıca sorumlusu olarak görüldü. Sultan Abdülaziz’in eşinin kardeşi Çerkes Hasan Bey, intikam için Hüseyin Avni Paşa’yı öldürdü.
İkinci Abdülhamid döneminde de konu kapanmadı ve 1881 yılında Sultan Abdülaziz’in katilleri olduğu iddia edilen kişiler yargılandı. Eski Sadrazam Midhat Paşa başta olmak üzere birçok kişi suçlu bulunup idam cezasına çarptırıldı.
Sultan Abdülaziz olduğu düşünülen fotoğraf. (Ömer Koç Koleksiyonu)
Profesör İlber Ortaylı, bu kuşkulu ölüme ilişkin yargılamaları, şöyle aktarmıştı:
“Bir müddet sonra Yıldız Sarayı’nda daha doğrusu parkında Çadır Köşkü denen yerde kurulan mahkemede padişahın katliyle suçlanan devlet adamları yargılandılar. Darbeyi yapanlar daha önceden padişaha ve ailesine yapılan muameleden son derece müteessir olan ve Sultan Abdülaziz’in genç haremi Neşerek Kadınefendi’nin kardeşi olan Çerkes Hasan Bey, Serasker Hüseyin Avni Paşa’nın başkanlık ettiği toplantının yapıldığı odaya dalarak birtakım önemli kişiyi öldürdü.”
Sultan Abdülaziz’in ölümü yıllardır tartışılar bir konu. Bu ölüme ilişkin bir haberde, kızı Nazime Sultan’ın tanıklığı da gündeme getirildi ve haberde “Babasının iri yarı 8 adam tarafından sarayda yakalanıp yere yatırıldığını ve bileklerinin usturayla kesilerek öldürüldüğünü söyledi.” iddiası yer aldı.
Sultan Abdülaziz’in kanlı gömleği.
Aynı habere göre, Prof. Dr İlber Ortaylı da olayın intihar olmadığı görüşündeydi. Ortaylı, şu iddiayı aktarmıştı:
“Padişahın intiharına da olayın nasıl geçtiğine dair Yıldız Mahkemesi’ndeki zabıtlara da inanmıyorum. Yıldız Mahkemesi’ndeki kayıtlar, zabıtlar hukuka ve usule uygun değildi. Mesela itiraf eden mabeyinci Fahri Bey’in ifadesi ağır işkence altında alınmış. Abdülaziz çok dindar bir kişiydi. Dindar bir adam mümkün değil intihar etmez. Sağ ve sol kolunu da bir makasla kesmiş olamaz. Orada bazı suçlu şahıslar var ama bazılarının suçlu olup olmadığı belli değil. Olayı planlayan Hüseyin Avni Paşa’nın yakın dostu olan Mithat Paşa arada kaydırılmış. Yoksa kendisi cinayete karışmış ya da planlamış değil, ama o cuntanın adamı. Onun için onu da affetmeyip bitirdiler. Genç Osman vakasında olduğu gibi hal edilen bir padişahın katlinden hanedan çok çekinir. Vakur bir padişahtı, gördüğü muameleye dayanamayıp intihar etti diyebilirler ama olayın gerisinde bir tertip var. Bence padişahın öldürüldüğü çok açık.”
Ortaylı’nın da cinayet olduğunu savunduğu bu olayla ilgili yeni bir kitap, saraydaki sırrı aydınlatabilir. Tarihçilerin, olayı siyasi ve ekonomik koşullarla ve izah etmesine karşın, yeni bilgiler, hanedan içinde önemli bir kavganın bu cinayete zemin yarattığını gösteriyor.
HANEDAN İÇİN KAVGA CİNAYETE ZEMİN YARATTI
Profesör Erhan Afyoncu, bugünkü yazısında “Yeni yayınlanan Sultan Abdülaziz’in oğlu Halife Abdülmecid’in hatıralarına göre ise darbe, hanedan içindeki çekişmelerden dolayı meydana gelmiş ve padişah katledilmişti.” bilgisine yer verdi.
Afyoncu, Yazar Murat Bardakçı’nın son Halife ile ilgili kitabı, “Halife Abdülmecid Efendi, Hatıralar” da bu olayın aydınlandığını düşünüyor.
Afyoncu, yazısında, kitaptan alıntılar yaparken, şu notları da paylaştı:
“Hatıralara göre sultanın tahtından indirilmesiyle neticelenen darbe, şöyle gelişmişti: “Sultan Abdülaziz, Mısır Hıdivi İsmail Paşa’nın uzun müddet devam eden ısrarları üzerine yayınladığı bir fermanla hıdivlik makamının artık sadece İsmail Paşa’nın soyundan gelenlere ait olmasını kararlaştırmıştı. Mısır hıdivliğine veraset usulünde yapılan bu önemli değişikliğin ardından Osmanlı veraset sisteminde de değişikliğe gidileceği ve Sultan Abdülaziz’in ardından tahta onun soyundan gelenlerin geçecekleri yolunda bir söylenti çıktı.
İsmail Paşa’nın annesi, Pertevniyal Valide Sultan’ın da veraset kurallarını torunu Yusuf İzzeddin Efendi lehine değiştirmek istediğini hissederek Pertevniyal Valide ile torunlarından birini, yani Sultan Abdülaziz’in büyük kızı Saliha Sultan’ı oğlu Hıdiv İsmail Paşa’nın Emirgân’daki yalısına davet etti. Davette hiç alışılmadık bir iş yapıldı ve Saliha Sultan ile İsmail Paşa’nın oğullarından İbrahim Paşa’nın nişanlandıkları duyuruldu.”
HANEDAN VERASET SİSTEMİNİN DEĞİŞMESİNDEN KORKTU
Alıntıya göre, hanedan padişahlığın farklı bir soya geçmesi ihtimalinden son derece rahatsızlık duydu ve aile üyeleri arasında önemli hesaplar yapılmaya başlandı. Veraset sisteminin değişmesi hanedan da azı isimleri telaşlandırdığı ve Sultan’a karşı rahatsızlık zirveye ulaştı.
Afyoncu, bu noktada hanedan içinde artık yeni ilişkileri ağının kurulmaya başlandığını da şöyle aktardı:
“Bu nişan daha sonra Sultan Abdülhamid tarafından iptal edilecekti ama haberin ardından veraset sisteminin değiştirilerek Yusuf İzzeddin Efendi’nin veliahdlığa getirileceği söylentilerinin yoğunlaşması üzerine Veliahd Murad Efendi ile annesi Şevkefser Kadınefendi daha da telaşlandılar. Etraflarındakilerin de kışkırtması padişaha karşı husumetlerini daha da arttırdı. Serasker Hüseyin Avni Paşa ile temasa geçtiler. Ayrıca Şehzade Murad’ın tahta çıkması hâlinde Meşrutiyet’i ilân edeceği vaadi ile Midhat Paşa’yı da kendi yanlarına çektiler. Şevkefser Kadınefendi ise padişahın devrilmesini çabuklaştırabileceği düşüncesiyle büyücüleri dolaşmaya başladı.”
HANEDAN İÇİ KAVGA DARBEYE ZEMİN HAZIRLADI
“Devreye o sırada ikinci veliahd konumunda olan ve Sultan Abdülaziz ile Murad Efendi taraftarlarının ortadan kalkmaları hâlinde tahtın kendisine geçeceğini düşünen Şehzade Abdülhamid girdi. Bütün çabası, gerginliğin kendisi lehine neticelenmesiydi ve hanedan içerisindeki bu çekişme, Hüseyin Avni Paşa’nın darbesine zemin hazırladı. Valide Sultan ise, hal’ söylentilerinin yoğunlaşması üzerine tehlikenin ancak veraset sisteminin değiştirilmesiyle bertaraf edileceğine inanmıştı ve devletin önde gelenlerini bu düşünce etrafında birleştirmeye çalışıyordu. Bütün bu gelişmeler, Yusuf İzzeddin Efendi’de zaten mevcut olan saltanat hevesini daha da arttırırken, Sultan Abdülaziz, oğlu Abdülmecid Efendi’nin ifadesiyle, bazı alanlarda kifayetsiz kaldığı ve devlet adamlarından da yardım istemediği için zaaf gösterdi ve feci akıbetine engel olamadı.”
Kitaptaki iddiaya göre Sultan, hanedan içindeki bu kavgaların ardından ateşlenen bir darbe girişimi sonrası yaşamını yitirdi. Hatıraların sahibi Abdülmecid Efendi’ye göre, “Sultan Abdülaziz harcanmış bir itimadın, Yusuf İzzeddin Efendi de bir hıyanetin kurbanı olmuşlar ve Yusuf İzzeddin Efendi babasına, padişahına, halifesine ve neticede vatanına ihanet etmiş, tarihe bir mücrim olarak geçmiştir.”
SULTANIN OĞLU HANEDANI SUÇLADI
Kitaptaki bir başka not da şöyle:
“…Pederimin son dakika-i hayatına gelince, büyük bir yanlışlık var. Tabiîdir ki, rivayete dayalı olan olaylar doğru olamaz. Zaten bütün dünyaya bu elem verici olayı tertip edildiği surette bildirilmesiyle maalesef henüz hakikat ortaya çıkamamıştır. Sevgili pederim hakan-ı mağfur Abdülâziz Han Hazretleri intihar etmemiştir, şehiddir. Ben bu felaketin korkusuz şahidiyim. Ömrümün son anına kadar yaralı kalbimden o acı hatıratı bütün hakikatle muhafaza edeceğim.”




