Manşet

Yükselişe tahammül edemeyen zihin: Yengeç sepeti sendromu

 

Hostinger


“Bir yengeci sepete koyarsanız, o yengeç kolaylıkla dışarı tırmanabilir. Ancak sepette bir yengeç daha bulunduğunda, hiçbiri çıkamaz. Çünkü biri yukarı çıkmaya çalışırken, diğeri onu aşağı çeker.”


Doğadaki bu refleksin insanlar arasında da görülmesi şaşırtıcı değil. Psikolojide bu duruma “yengeç sepeti sendromu” deniyor. Yani birinin ilerleyişini, yükselişini ya da başarıya ulaşmasını kabullenememek; onun yerine, o kişiyi sessizce durdurmaya çalışmak.


Kavram, ilk kez 1987 yılında Filipinli yazar ve aktivist Ninotchka Rosca tarafından ortaya atıldı. Ancak psikolojideki yansımaları çok daha geniş. Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim Araştırma Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Ömer Yanartaş, sendromun temelinde yatan duyguları TRT Haber’e anlattı.


Bu bir çağ refleksi: Herkes dururken biri koştuğunda huzursuzluk başlıyor


Yengeç sepeti sendromu, sadece kıskançlıkla değil; çağın hızına yetişememe korkusuyla da besleniyor. Başkasının adım atması, yerinde sayanlar için bir iç hesaplaşmayı tetikliyor. Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Ömer Yanartaş, bu duygunun modern çağın görünmez baskısıyla şekillendiğini belirtiyor.


“İçinde bulunduğumuz çağ, aşırı rekabetçi. İnsanlar bir yere varmak için yoğun bir çaba içindeler. Eğer biri bu yolda adım atarsa ama bir diğeri yetişemiyorsa, o zaman içeride bir kıpırdanma başlıyor. Bu haset duygusu eğer sağlıklı yönetilmezse, başkasına karşı düşmanca tutumlara dönüşebilir.”




Ev içinden akademiye: Sessiz sabotaj, yaygın bir mekanizma


Sendromun bireysel bir refleks olmanın ötesinde, iş yerlerinde, akademik ortamlarda, aile yapılarında ve arkadaş çevrelerinde görünür hale geldiğini söylüyor Ömer Yanartaş. Nitekim 2023’te yapılan bir araştırma da, çalışanların yüzde 37’sinin iş yerinde gelişimini engelleyen asıl faktörün ekip arkadaşları olduğunu ortaya çıkıyor. Bu veriler, yengeç sepeti sendromunun yalnızca bireysel değil, kurumsal düzeyde de ciddi bir sorun olduğunu gösteriyor.


“Eşlerden biri daha fazla kariyer yapabilir, daha görünür olabilir. Diğeri bu durumda desteklemek yerine içsel bir kıyaslama hissine kapılabilir. Bu da ilişkiyi sabote eder. Oysa herkesin hayat akışı, rolü, temposu farklıdır.”


Yalnızca evliliklerde değil, kardeşler arasında da bu sendromun izleri görülüyor. Başarılı olan bir bireyin diğerine göre daha fazla dikkat çekmesi, kıyaslama döngüsünü başlatıyor ve sonunda görünmez bir huzursuzluk yaratıyor.


Kıskançlık doğaldır, ama yönlendirilmediğinde yıpratıcı olur


Uzmanlara göre, kıskançlık ya da başarısızlık korkusu “doğal” duygular. Ancak mesele bu duyguları nasıl yönettiğimizde düğümleniyor. Yanartaş bu noktada şu uyarıyı yapıyor:


“Kişi, içindeki haset duygusunu fark edip onunla baş etmeye çalışmazsa, o duygu kontrolü ele alır. O anda başkasını aşağı çekmek bir rahatlama hissi yaratabilir ama uzun vadede hem kendine hem çevresine zarar verir. Aslında herkesin potansiyeli farklı. Aynı sepetteki yengeçlerin çıkış zamanları da farklı olabilir. Bu farkı kabul edemeyen zihin, kendi rahatsızlığını karşısındakine yönlendiriyor.”


Bu yüzden psikolojide “otoregülasyon” yani duygularla sağlıklı baş etme becerisi, kişinin yalnızca ilişkilerini değil, iç huzurunu da koruması açısından kritik önem taşıyor.


Peki bu döngüyü nasıl kırarız?


Yengeç sepeti sendromu fark edilmesi zor, etkisi ise derin bir sendrom.

Ancak bu durumla başa çıkmak mümkün.




Kıskançlık duygusunu bastırmak yerine anlamlandırmak.


Kendi potansiyelini fark etmek ve başkasının başarısını kişisel tehdit olarak algılamamak.


Başarıyı paylaşılabilir bir şey olarak görmek; kolektif yükselişi teşvik etmek.


Sessizce geri çekilmek yerine, duyguları konuşmak.


Başarının farklı zamanlarda, farklı biçimlerde gelebileceğini kabul etmek.

 

Kaynak

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu